ODTÜ ORMANI


Pandemi sürecinde ODTÜ Ormanı bize ilaç gibi geldi. Hemen hergün kimi zaman 4-5 km kimi zaman 7-8 km yol katettik ormanda. Tabii bu yürüyüşlerde ‘Orman Banyomuzu’ yaparken aklımıza da onlarca güzel fikir geliyor. Her zaman bu ormanı ODTÜ’ye ve Ankara’ya armağan eden büyüklerimizi şükranla anıyoruz. Bu sabah yürürken hava epey soğuktu ama harika bir güneş çıktı, yerde kar tanecikleri ışıldıyor, orman sessiz ve huzurlu. Yürürken aklıma kaldığı evde intihar eden sevgili Enes geldi. (Anne) ve babası ona kulak verebilseydi ve aramızda olsaydı diye düşündüm. Umarım onun zamansız ve üzücü kaybı iyi birşeylere vesile olur. En başta da (anne)-babalar çocukları ile iletişimi önemserler. Onların beni duyun, beni görün çığlıkları karşılıksız kalmaz. Yazarken nedense anne sözcüğünü paranteze alma ihtiyacı duydum. Sanki Enes’in annesi bu olayda yok gibi, onun sesi çıkmıyor Enes’in o evde kalmasına öğretmen olan baba karar veriyor. Bazan beklenmeyen bir ölüm sonrası ölen kişinin organları pek çok kişiye hayat verir. Bu olayda da öyle hissediyorum, Enes’in ölümü pek çok gencin hayatta kalmasına vesile olacak. Babalar annelerle, her ikisi çocuklarıyla bağ kuracak, onları anlamaya çalışacak diye ümit ediyorum. ODTÜ Ormanının büyüsü böyle işte, Enes’in kaybından diğer gençlerin aileleriyle iletişimlerinin iyileşmesine ve yaşama tutunmalarına bir yol gösterdi. Varol güzel ormanımız ve teşekkürler ormanı oluşturanlar.

Ormanımız büyük ölçüde karaçam ve sarı çamlardan oluşuyor. Son senelerde sedirler de dikildi. Tabii at kestaneleri, alıçlar, ahlatlar ve diğer ağaç ve çalıları unutmamak gerek. Epeydir bir andız ağacı ailesiyle dostluğumuzu sürdürüyoruz. Uzaktan tek bir ağaç gibi görünüyor, yanına gelince baba, anne ve çocuktan oluşan bir üçlü, ama o da ne bir yanlarında da minik, yapraklı bir ağaca kucak açmışlar. Öyle farklı, yoğun yeşil bir küme. Onun biraz ötesinde yatan ağaç var. Bu bir karaçam. Geçen sene devriliverdi. Ama kökleri topraktan tam da ayrılamadı. Hala topraktan besinini alıp üstteki dalları yeşil tutuyor.

Bugün Yalıncak tarafındaki pınara kadar çıktık. Pınarın etrafında çok sayıda ulu söğüt ağaçlarıyla çevrilmiş. Bunların çevresinde burasının fidanlık olduğu zaman dikilmiş meşeler var. Son yıllarda söğütlerin hemen hepsini ökseotu kapladı. Ökseotundan mı, yoksa yaşlı olduklarından mı söğütler de ölüyor. Görünüşe göre söğütler 100 yaşını görmüşler. Ama kocaman gövdelerinde dış kabukları soyuluyor, bir tane kocaman gövde de şimdiden kırılıp uzanıvermiş. Pınar da hiç kurumadan akıp duruyor. Özellikle yaz aylarında pınarın suyuna doyum olmuyor.

ODTÜ Ormanı Ankara’daki en büyük tek yeşil alan. Umarım korunur ve nesiller boyu güzel düşüncelere esin kaynağı olur.

Yorum bırakın